5 Aşamada Daha Verimli Öğrenme + ‘’Kişiselleştirilmiş Öğrenme’’

2015, teknolojinin tüm yaşamımızı kontrol altına aldığı, yolda, işte, okulda, evde , yatakta hatta tuvalette elimize dünyayı tutuşturup keyifle kaybol dediği yıl. Peki sizce bu yılda eğitim anlamında yenilikler neler? Dünya trendleri, teknolojinin eğitimde kullanılması mı? Öğretmen ve öğrenci performans ölçümleri mi? Yapılandırılmış Öğrenme mi? Flip Learning mi? Çoklu Zeka Kuramı mı? Hayır.. hayır 2015 Kişisel Öğrenmenin yani kendi kendine öğrenebilmenin yılı…

Şimdi, nasıl yani, öğretmen olmayacak, öğrenci olmayacak bırakacağız öğrenecekler mi? Hadi canım sende… dediğinizi duyar gibiyim.

Evet..  Yıl 2015 ve artık öğretmen, öğrenci diye bir şey kalmadı, hepsi gitti ve yeni bir bakış, yeni bir anlayış geldi. ÖĞRENEN. Kabul edelim bu minik gezegende aslında hepimiz birer öğreneniz.
Yazının gidişatı kafanızda yıldırımlar çaktırmaya başladıysa doğru yoldayım, mevcut sisteme ufak çuvaldızlar batıran ve eğitim algınıza küçük delikler açmaya çalışacak fikirleri dinlemeye hazır mısınız?
 
BEŞ AŞAMADA  DAHA VERİMLİ BİR ÖĞRENME

1- ÖĞRENME ORTAMI:
Öncelikle kaldırın sıraları, verimli bir öğrenme için fiziksel koşullar sağlanmalı. Düşünün çok rahatsız bir yerdesiniz, eğitim veren kişiyi bile doğru düzgün göremiyorsunuz, ilginiz ne kadar süre devam edebilir?

Arka arkaya sıralanmış oturma düzenini hiç anlayamamışımdır, daha en baştan iç dünyamıza önde oturanlar seçilmiş, zeki, başarılı mesajını yollar. Okullardaki bir çok öğretmenin bunu engellemek için farklı yöntemleri oluyor, küme sistemi buna bir örnek.

Öğrenme,  iletişimle gerçekleşir. Sıralar halinde oturan genç - yetişkin herkes bir süre sonra öğrenme ortamından kendini soyutlayacak ve konuşmaya başlayacaktır. Garanti veririm, tabii susmaları için farklı yöntemler kullanmıyorsanız.

Peki ne yapmalı?  “U” candır. Yani eğitim alanınızda  kişilerin birbirlerini rahatça görüp konuşabilecekleri, aynı mesafede olacakları U şeklinde bir oturma düzeni oluşturun, hatta mümkünse masaları da kenara atın. Gerekirse grup çalışmalarında masalara gidip, grup halinde otursunlar. Bırakın herkes eğitime aynı mesafede olsun. Bu sayede herkes birbirini duyabilir, konuya birlikte odaklanabilir, farklı fikirleri kolaylıkla alıp, birbiriyle doğru iletişim kurabilir ve birlikte öğrenir.  Hatta daire bile yapabilirsiniz. Unutmayın siz de o öğrenenlerin parçasınız, rahat olun,  ayakta olmanıza gerek yok, onlarla beraber oturun ve öğrenmenin keyfine varın.

2- ÖĞRENME İNANCI VE YAKLAŞIM:
En başta da belirttiğim gibi artık öğretmen, öğrenci yok, öncelikle sözlüklerden bu kavramı kaldırmayla başlayabiliriz. Çünkü aslında bu evrende kocaman bir ÖĞRENEN var. Küçük - büyük herkes sürekli birbirinden bir şeyler öğreniyor. Öğrenme tek taraflı işlemiyor. Ebeveynler olarak çocuklarınızdan bir sürü şey öğrenmiyor musunuz?

Bilgi yüklü eğitimin, günümüz dünyasında maalesef ki paraşüt etkisi yok. Yuvadan gerçek hayata uçmaya çalışan herkesin ağır içeriklerdense, nasıl öğrendiğine, analiz edebilme becerisine,yaratıcı düşünebilmeye, bilgiyi sorgulayabilmeye, iletişim kurabilmeye, farklılıkları kabul edip kendi düşünce yapısını ortaya koyabilen olmaya ihtiyacı var.

Çünkü bilgi artık güç değildir, çok kolay ulaşılabilir bir araçtır. Ama bilgiyi sorgulamak, sentezleyebilmek, yaşam deneyimine dönüştürebilmek ve kişisel olarak ihtiyaç duyduğu bilgiye ulaşma yolunda, kendini tanıyıp yolunu kaybetmeden kendini eğitebilmek, gerçek bir GÜÇ'tür.

Amerika’da ve bir çok ülkede ev okullarından bahsediliyor. Günümüz teknolojisinde evde dil de öğrenebilirsiniz, mühendislik de.. Peki o zaman okulun işlevi ne?

Okulun işlevi 2015 yılında, sadece içerik ve  bilgi odaklı değil, tek bir kaynaktan bilgi sunmaksa, günümüz gençleri için gerçekçi değil.  Ama ölmeyecek ve onlara özgürce uçup hayatları boyunca öğrenen olmalarını sağlayacak şey, kendi öğrenme yöntemlerini keşfetmelerini, merak etmelerini, kendi öğrenme planlarını yapabilmelerini sağlamaktır. Bu noktada eğitimcilere düşen, koçluk ve yol gösterme. Biliyorum söylediğim şeyler çok zor ama imkansız değil.  Değişim gerekli, değişim daha mutlu, olgun ve sağlıklı düşünebilen bir toplum için şart.

3-METODOLOJİ, PROJE BAZLI VE OYUNLARLA ÖĞRENMEK HER ÖĞRENENE DEVA:
Proje bazlı öğrenme çocuk, genç, yetişkin, yaşlı her yaş grubundan öğrenme sürecini kolaylaştıracak bir yaklaşımdır. Öncelikle bir sorun üzerine kritik düşünme, sorgulama süreci gerçekleşir. Grupta farklı fikirler uçuşur, çatışır ve sonunda ortak bir fikir bulunur ve ete kemiğe somut bir hale dönüştürülür. Tüm bu süreçte büyülü ve çok güçlü bir öğrenme gerçekleşir.  Bir eğitimcinin sözel olarak vereceği tüm bilgiler unutulur ancak proje bazlı öğrenme sürecinde kazanılan beceriler, bilgiler ve fikirler asla unutulmaz. Tüm bunlara ek olarak birlikte çalışabilme, farklı fikirleri değerlendirip ortak karar alabilme, çözüm üretme gibi yetkinliklerin gelişmesi de sağlanır.

Gelelim oyunlara, oyun sadece çocuk işi değildir, büyükten küçüğe hepimiz oyunlarla öğrenir. Yeter ki konuya ve içeriğe göre doğru kurgulanmış oyunlar olsun. Sınıflarda ve tüm öğrenme ortamlarında oyunları uygulamak konunun anlaşılmasının yanı sıra size konuya dair deneyimleme ve sentezleyerek gerçek hayata uygulayabilme kazanımı da sağlar. Bunun için deneyimsel öğrenmeyazımızı okuyabilirsiniz. İnsan oynayandır unutmayın ve simülasyonlardan, hareketlendiricilere bir çok öğrenme oyununa internette ve bloğumuzda biraz arama yaparak ulaşabilirsiniz.

4- KARMA ÖĞRENME ORTAMLARI, HER YAŞTAN ÖĞRENEN:
Öğrenmek için motivasyon en önemli etken. Herhangi bir konuyu öğrenmek için belli bir yaşta olmak gerekmez, öğrenmenin yaşı yoktur. Hatta farklı yaşlardan kişiler bir aradayken öğrenme süreci çok daha hızlı gerçekleşir.

Yani 2015’de  beynimizin duvarlarını tırmanacak yeni fikir, YAŞI OLMAYAN SINIFLAR VE ÖĞRENME ORTAMLARI. Okulların dersleri karma yaş gruplarıyla yapması öğrenme sürecini kolaylaştıracaktır. Çünkü yapılan bir çok araştırmayla ispatlayabilirim ki, çocuklar birbirinden daha hızlı öğrenir.  Bu nedenle akran eğitimi yöntemleriyle yapılan bir çok uygulama, daha etkin olmuştur ve bilgi hala akranlar arasında sonsuz bir şekilde yayılmaya devam eder (Buna en güzel örnek büyük kardeşleri olan çocukların bir çok şeyi yalnız büyüyen çocuklara göre daha hızlı öğrenmesidir).

Peki okullarda bu iş nasıl işleyecek? Müfredatı boş verip, öğrenme amaçlarına odaklanırsak, bu iş çözülür ki İsveç’te ve İskandinav ülkelerinde başlayan bir okul akımı bu uygulamayı yapıyor.  Ama biliyorum mevcut eğitim sisteminde bu uygulamayı geliştirmek için zamana ihtiyaç var, bu nedenle ısınmak için küçük bir önerim var.

Bazı derslerde ortak çalışma oluşturulabilir. 2., 3. ve 4. sınıf öğrencileri ile karma gruplar oluşturularak, çocuk hakları dersi verilebilir, proje bazlı bir öğrenme metodolojisi uygulayabilirsiniz. Yıl boyunca çocuk haklarıyla ilgili bir sorunun çözümüne dair proje geliştirirler, yıl sonunda fikirlerini sunarlar. Büyük bir fark oluşturmuş olursunuz.  Sizin için küçük ama öğrenenler için büyük bir adım atmış olacaksınız.

Sivil toplum için farklı yaş ve deneyim gruplarından oluşan karma uygulama, özellikle yaygın eğitim yaklaşımıyla gerçekleşen eğitimlerde çok daha kolay. Katılımcıların isteyerek ve ilgilerine göre katıldığı eğitimler her zaman daha başarılıdır.

5- BAŞARI GÖSTERGESİ !? KİŞİSEL DEĞERLENDİRME:
Gelelim işin değerlendirmesine,  öğrenme nasıl ölçülür?  Sınav, test vs. yanıtlarını duyar gibiyim. Peki bir kişinin bir konuyu öğrenip öğrenmediğini notlarla, sınavlarla, testlerle ölçmek mümkün mü? Öğrenme, süreç ister, sürecin hızlanması için o konuda yapılacak oyun tabanlı, proje tabanlı farklı uygulama yöntemleri işe yarar.  Ancak eninde sonunda öğrenme o kişinin kendi içinde gerçekleşen bir süreçtir. Bu nedenle kişinin kendi öğrenme sürecini değerlendirebilme becerisini kazandırmak öğrenene verilebilecek en büyük yetkinliktir. Bunu kazandırmak için uygulanabilecek farklı yöntemler var. Özellikle öğrenenin kendi öğrenme sürecini gözlemleyebileceği, yansıtabileceği ortamlar oluşturulmalı. Ölçme sisteminin öğrenen üzerinden başarıya da başarısızlığı değil; öğrenenin, öğrenme sürecini ve becerisini  değerlendirebileceği bir sisteme çevirmek lazım. 

Basit bir örnek verirsek, öğrenme bir çocuğun matematik sorusunu gösterilen yöntemde çözmesi değil, sorunu anlayıp farklı çözme yöntemleri uygulayabilmesidir. Belki de doğru sonuca ulaşamaz ama yeni bir düşünme sistemi geliştirebilecek kadar  soruna, çözüme ve yönteme vakıf olmuştur. Değerlendirecek sonucu da kendi öğrenme sürecini düşünüp, değerlendireceği bir soru silsilesiyle gerçekleştirebiliriz. Bu değerlendirme kişinin, bilmediklerini düşünmesini ve kendini geliştirmeye yönelik adım atmasını sağlar.  Not sistemiyse başarısız olduğunu düşünmesine ve  strese girip kendini öğrenmenin serin sularından alıkoymasına neden olur.

 
İyi öğrenmeler :)
 

Yorumlar